Emekli Amiral Vedii Bilget : Susurluk Raporu
WCARGA HİZMETLERİ
BELGE ARŞİVİ
.

 

ÇETELER

Kamuoyunun gündemine gelen çeşitli çeteler oluşmuştur. Bunlardan Kocaeli Çetesi (Hadi Özcan), Söylemezler Çetesi ve Yüksekova Çetesi dikkatleri çok fazla çekmiştir.

Her üç çete oluşumu da yargıya intikal etmiştir. Ancak olaylar bitmemiştir. Hadi Özcan'ın tutuklanması ve çete reisi olduğu iddiaları ve yapılan yayınlar kendisinin önemini ortaya çıkarmış, hapishanede olması bile haber gönderip adamları vasıtasıyla haraç toplamasını ve Alaattin Çakıcı gibi gücünün artmasını engellememiştir. Hadi Özcan gibi garip ve hasta ruhlu bir kişinin bu duruma gelmesi ilgi çekicidir. Emniyetin de, MİT'den Eymür grubunun da, Jandarma'nın da adı geçenle ilişkileri, irtibatları vardır. Kocaeli Emniyet Müdür Muavini Cemal Şencan'ın dosyası incelendiğinde olayların kamufle edilmesi için Cemal Şencan'ın kurban seçildiği ortaya çıkacaktır.

Afganistan ve İran üzerinden yurda giren ve Adapazarı - Bolu - İstanbul üçgeninde işlendikten sonra mamul olarak Avrupa'ya gönderilen uyuşturucu trafiğinde geçiş noktası olan Kocaeli'nde çetelerin ortaya çıkışı, ayrıca Jandarma Alay Komutanı Veli Küçük, Emniyet Müdürü Nihat Camadan ve Affan Keçeci'nin adlarının çeşitli olaylara karıştırılmış olması, yorum ve spekülâsyonları artırmış, bölgenin "şeytan üçgeni" olarak adlandırılmasına sebep olmuştur.

Bölgeyle ilgili olarak kapsamlı değerlendirmelere başvurulmaması, adı çeşitli iddialara karıştırılmış görevliler hakkında tatminkâr açıklamaların ve soruşturmaların yapılmaması, Çete'nin varlığının ve devamının en büyük delili olarak algılanmasına yol açmıştır.

¯-

Yabancı pasaportlu olmaları sebebiyle Yabancı Sermaye Dairesi'nin verdiği izinle Türkiye'de çalışan ve faili meçhul bir cinayete kurban giden Asgar Smitko ve Lazem Esmaeili'nin durumu da çeşitli istifhamlara yol açmaktadır.

Her ikisi, kumarhaneden çıkıp gece 3.40'da 34 RZU 47 nolu Mercedes'e binmişlerdir. Ataköy'de tepe lambası yanan bir polis otosu tarafından durdurulmuş, kontrol edilmiş, araç Yeşilyurt demiryolu köprüsü altında boş olarak bulunmuştur.

Adı geçenlerin 1939'dan beri uyuşturucu ticareti yaptıkları, sahte pasaport düzenlemekten yakalandıkları, emniyetçe müteaddit kereler ülkeden çıkarılmak istendikleri, her defasında MİT'in müdahalesiyle ikametlerinin uzatıldığı, aynı aileye mensup Ahmad Esmaeili'nin "uyuşturucu kaçakçılığını üst düzeyde yürüten kişilerle birlikte olduğu" ve vatandaşlığa alınmasının sakıncalı bulunduğu emniyet dosyalarından elde ettiğimiz bilgilerdir. Her ikisinin kaybolmasından sonra fakat öldürülmelerinden önce ailenin Yeşil'e haraç ödediği de hatırlatılmalıdır.

Asgar Smitko, emniyet istihbaratının yazılarına ve tesbitlerine göre bir çok yasadışı faaliyetinin yanısıra İran'ın Humeyni Rejimi'nden o günün şartlarına göre çok büyük meblağ ile çok miktarda silah almış, İstanbul'daki rejim muhaliflerini İran Gizli Servisi'ne haber vererek öldürtmüştür. Bu bilgiler üzerine, emniyet, adıgeçen kişiyi bulunduğu yerden derhal sınırdışı etmek istemiş, tüm valiliklere çekilen faksla bu emir bildirilmiş olmasına rağmen MİT Müsteşarlığı bu girişimlere, kendisinden istifade edildiği gerekçesiyle, beş, altı devamlı yazışmalarla engel olmuştur ama ocak 1995'te kaçırılması ve öldürülmesine kimse engel olmamış veya olamamıştır.

Bu tesbitler Sn. Başbakan'a yorumsuz sunulacak kadar açıktır.

Söylemezler çetesiyle ilgili gelişmeler daha ilgi çekicidir. Söylemezler ve M.Sena Söylemez, Bucak aşireti ileri gelenlerinden Osman Bucak'ı öldürmek amacıyla, beraberlerinde Siirt İl Jandarma Komutanlığı'nda görevli Üsteğmen Can Köksal ve tetikçi Fevzi Şahin olduğu halde Mersin'e giderken 11.6.1996'da Adana - Pozantı mevkiinde, İstanbul ve Adana Emniyet Müdürlükleri ekipleriyle girdikleri silahlı çatışma sonucunda yakalanmışlardır.

Söylemezlerle ilgili tahkikat genişletilirken aralarında 3'ü emniyet 7'si TSK mensubu 20 kişi daha yakalanmıştır.

Neticede Söylemez kardeşlerin büyük bir organize suç şebekesi oluşturdukları, şebeke içinde istihbarat, silâh ve korunma sağlamak için bazı emniyet ve TSK mensuplarını maddi menfaat karşılığı istihdam ettikleri, yasadışı yollardan kazandıkları kara parayı aklamak amacıyla, gayri menkul alımına yöneldikleri belirlenmiş, muhtelif davalar birleştirilerek İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne intikâl ettirilmiştir.

Ek: (12)'de yapılan operasyonlarda ele geçen silah ve mühimmat ile çete tarafından gerçekleştirilen eylem listesi ve diğer bilgiler sunulmuştur. Listenin tetkiki ile olayların "gizlice" cereyan edemeyeceği, irtibat, iltisak, işbirliği ve korunmanın boyutlarını açıkça gösterdiği anlaşılacaktır. Ve böylesine bir grubun ilgili tüm birimlerin bilgisinden ve ilgisinden kaçırılarak teşekkül ettirilebildiğine inanmak için hiçbir makul sebep yoktur. Çeteleşme süreci güvenlik birimlerinin gözünden kaçmış ise devletin tüm iç güvenlik sistemini revize etmesi ihtiyacı ortaya çıkmış demektir. Bu sürece göz yumulmuş ise revizyon ihtiyacı daha farklı ama daha yüksek boyutlarda olmak gerekir.

¯¯

Yüksekova Çetesi Güneydoğu'da cereyan eden olayların en somut örneğini oluşturmuştur.

Olayların gelişimi kısaca aşağıdaki gibidir.

Hakkari / Yüksekova'da odaklaşan olayların tırmanma süreci özellikle PKK mensubu Havar kod Kahraman Bilgiç'in 1994 yılının ilk aylarında güvenlik güçlerine teslim olarak itirafçı statüsünde Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanlığı ve Sınır Tabur Komutanlığı ile birlikte PKK'ya yönelik operasyonlara katılmasıyla başlamıştır.

Adıgeçen Diyarbakır DGM tarafından alınan ifadesinde; "Yüksekova Sınır Tabur Komutanı Kanber Oğur'un kendisine bir ekip kurarak PKK adına para toplama teklifini getirdiğini fakat kabul etmediğini, devamında Yüksekova'ya gelerek Dağ ve Komando Komutanlığı ile birlikte PKK'ya yönelik operasyonlara katıldığını ve bu operasyonlar esnasında tanıştığı bazı GKK'lar tarafından aynı paralelde bir teklifte bulunulduğunu" dile getirmiştir.

Yine aynı ifade de, "bölgede PKK adı altında para toplama faaliyetlerinin yürütüldüğü, uyuşturucu kaçakçılığına yönelik operasyonlarda şahsi çıkar karşılığında kanunsuz uygulamaların yapıldığını, bölgenin ileri gelen aile mensuplarının kaçırılarak fidye istendiği, K.Irak'tan Türkiye'ye yönelik olarak menşei belli olmayan küçükbaş hayvan kaçakçılığı gerçekleştirildiği ve bu faaliyetlerin bizzat Yüksekova Tugay Komutanlığı eski Kurmay Başkanı Albay Hamdi Poyraz, Yüksekova Sınır Tabur Komutanı Yarbay Kanber Oğur ve Dağ Komando eski Tabur Komutanı M.Emin Yurdakul'un bilgisi dahilinde cereyan ettiği" belirtilmektedir.

Hakkari CHP eski Milletvekili Esat Canan'ın yeğeni Abdullah Canan'ın 17.01.1996 tarihinde Yüksekova'dan Hakkari'ye giderken kaybolması, 21.02.1996 tarihinde de Yüksekova yakınlarında ölü olarak bulunması ile birlikte Canan ailesinin ve bölge halkının Abdullah Canan'ın ölümünden Binbaşı M.Emin Yurdakul'u sorumlu tutmasını müteakip olaylar kamuoyuna yansımaya başlamıştır.

Anılan dönemde bölgede görev yapan Ast.Sb.Kd.Bşçvş. Hüseyin Oğuz'un iltisaklı olduğu Tahir Baskın isimli şahsın, Eylül 1996 tarihinde Yüksekova Sınır Jandarma Tabur Komutanlığı'na gelerek "Yüksekova Çetesi"ne ilişkin ihbarda bulunması ile birlikte, TBMM Susurluk Komisyonu'na ifade veren Hüseyin Oğuz ve Diyarbakır DGM tarafından sorgulanan itirafçı PKK mensubu Havar kod Kahraman Bilgiç'in ifadeleriyle olaylar resmiyet kazanarak yargıya intikal etmiştir.

Havar kod Kahraman Bilgiç'in ifadeleri doğrultusunda; Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi tarafından 02.03.1997 tarihinde Hakkari / Yüksekova'da gerçekleştirilen operasyon neticesinde, İsmet Ölmez, Kemal Ölmez, Hasan Öztunç, Abdullah Ölmez isimli şahıslar çeşitli çap ve markadaki kısa ve uzun namlulu silahlarla ele geçirilmiştir.

Bilahare anılanlarla iltisaklı ve DYP Hakkari Milletvekili Mustafa Zeydan'ın yeğeni Yüksekova Belediye Başkanı Ali İhsan Zeydan, Esendere Belediye Başkanı Tahir Akarsu ve Et-Balık Kurumu Müdürü Fahrettin Akarsu 03.03.1997, Binbaşı M.Emin Yurdakul 15.03.1997, Albay Hamdi Poyraz 18.03.1997 tarihlerinde yapılan uygulamalarla gözlem altına alınmışlardır.

Bu şahıslardan Ali İhsan Zeydan'ın 1993 yılına kadar EBK'da çalıştığı maddi durumunun iyi olmadığı, Belediye Başkanı seçildikten sonra durumunun hızla düzeldiği, Belediye, Köy Hizmetleri, Tarım Müdürlüğü ve PTT araçları ile uyuşturucu sevkiyatı yaptığı tesbit edilmiştir.

Bu çeteyle ilgili olarak yapılan operasyonda ele geçen silah ve malzemelerin listesi, güvenlik kuvvetlerinin gözü önünde neler yapılabildiğinin çarpıcı bir örneğidir.

Operasyonda ele geçen silah ve malzemeler:

İsmet Ölmez'in ikametgâhında:
- 4 adet ruhsatlı Kaleşnikof piyade tüfeği,
- 1 adet Kubi marka ruhsatlı silah,
- 1 adet tamburalı şarjör,
- 1460 adet Kaleşnikof mermisi,
- 3 adet çeşitli çap ve markalarda tabanca ile 5 adet şarjörü ve 41 adet mermisi,
- 2 adet uzun namlulu silahlara ait dürbün,
- 2 adet PKK'nın kullanmış olduğu el telsizi,
- 2 adet Rus yapısı parça tesirli el bombası,
- 1 adet Ericsson marka cep telefonu,

Kemal Ölmez'in ikametgâhında;
- 3 adet Kaleşnikof piyade tüfeği (biri ruhsatsız), 15 adet şarjörü ve 1040 adet mermisi ile birlikte,
- 4 adet çeşitli çap ve markalarda ruhsatlı tabancı ile 7 şarjörü ve 11 adet mermisi,
- 2 adet M.K.E. yapımı parça tesirli el bombası,
- 1 adet Ericsson marka cep telefon,

Abdullah Ölmez'in ikametgâhında:
- 1 adet Kaleşnikof piyade tüfeği, 4 adet şarjörü ve 120 adet mermisi,

Cemal Ölmez'in ikametgâhında;
- 4 adet Kaleşnikof marka piyade tüfeği (ikisi ruhsatsız), 18 adet şarjörü ve 500 adet mermisi ile birlikte,
- 1 adet law silahı,

Hasan Öztunç'un ikametgâhında;
- 5 adet Kaleşnikof piyade tüfeği (dördü ruhsatsız), 18 adet şarjörü ve 1672 adet mermisi,
- 1 adet Kubi marka silah,
- 2 adet çeşitli çap ve markalarda ruhsatlı tabanca, 2 şarjörü ve 25 adet mermisi,
- 1 adet el telsizi,
- 1 adet telsiz şarj kutusu,
- 1 adet mobil telefon,
- 3 gram afyon sakızı;

Ali İhsan Zeydan'ın ikametgâhında;
- 12 adet Kaleşnikof marka piyade tüfeği, 8 adet şarjörü ve 1660 adet mermisi,
- 1 adet G-3 marka piyade tüfeği, 2 adet şarjörü ve 33 adet mermisi,
- 3 adet roketatar,
- 12 adet roketatar mermisi,
- 1 adet bombaatar,
- 1 adet Star marka tabanca,
- 1 adet Uzi marka makineli tabanca ve 6 adet şarjörü,
- 1 adet av tüfeği,
- 2 adet değişik çap ve markalarda tabanca, 5 adet şarjörü ve 21 adet mermisi,
- 2 adet Thomson marka silah ve 50 adet mermisi,
- 320 adet bcs mermisi,
- 1 adet dürbün,
- 1 adet kama,
- 1 adet seyyar dipçik,

A.İ.Zeydan'ın koruması Ömer Ağırbaş'ın ikametgâhında;
-1 adet Kaleşnikof marka tüfek,

A.İ.Zeydan'ın şoförü Oğuz Baygüneş'in ikametgâhında;
- 1 adet 14'lü tabanca,
- 14 adet mermi, ele geçirilmiştir.
Böylesine bir gelişmenin münferit bir olay olduğunu ifade etmek mümkün değildir.

¯¯-

Önceki bölümlerde bazı telefon numaralarıyla ilgili olarak, ayrıntı bilgileri çerçevesinde tesbitler yaptırıldığı hususu nakledilmişti. Bu tesbitlerde yargı için delil olmasa dahi, tedbir almaya ve çeteleri dağıtmaya kararlı bir idare için yeteri kadar ışık vardır.

Ömer Lütfü Topal'ın en fazla aradığı ikinci kişi, ortağı Ali Fevzi Bir'dir. A.F. Bir ise polisler Oğuz Yorulmaz, Mustafa Altunok ve Abdullah Çatlı ile irtibatlıdır.

Topal'ın resmi işlerini takibeden bir kişi, Maliye Bakanlığı'nda Bakan özel numarasından aşağı doğru her kademeyle temastadır.

Saray Halı - Kurmel grubuyla, Susurluk denince akla gelen herkesin irtibatı görünmektedir.

Mehmet Eymür, telefonu ile Meral Akşener'i, DYP Genel Merkezini, Gazeteci Nurcan Akad'ı, Tolga Şakir Atik'i, Özer Çiller'i, Mehmet Ağar'ı, Adil Öngen'i aramaktadır.

Sedat Peker, (Memiş Tavukçu adına kayıtlı) 532-243 61 11 numaralı telefonu ile Jandarma İstihbaratı'na kayıtlı numaraları arıyor. Ali Yıldız adına kayıtlı 532-264 27 01 ve 262 83 14 numaralı telefonlardan Sedat Peker aranıyor.

Sedat Peker, Veli Küçük'ü pekçok kere arıyor. Telefon ayrıntı faturalarının toplamının ise, bu kişilerin legal gelirlerini aştığı görülecektir.

Yeşil, Ankara'dan Jandarma İstihbaratı'nı, JİTEM komutanı Nurettin Ata'yı aradığı gibi aynı numaradan Macaristan'da Sayın Yılmaz'a saldıranları da arıyor.

İncelemeleri sürdürünce Sedat Peker, Sami Hoştan, Abdullah Çatlı, gerçek Mehmet Özbay ve Topal'a ait gazino telefonları, Hadi Özcan ve daha pekçok telefonun Yeşil'e ait 542-214 50 21'i aradığı ortaya çıkıyor.

Bir diğer konu, pekçok kişiye verilen polis kimliğidir. Ankara emniyetinden verilen ehliyetlere ve pasaportlara da araştırma kapsamında bakmak gerektiği iddia edilmektedir. Sonraları Cemil Serhatlı'nın bunları toplattığı da önemli bir iddiadır. Tarık Ümit'e verilen yeşil pasaportları adıgeçenin sahiplerine dağıttığ da bir tanığın anlatımıdır.

Macaristan'da Sn. Başbakan'a vaki saldırıda kullanılan telefon numaralarıyla irtibatlı ve yoğun bir telefon trafiğine ilişkin bir bilgisayar disketi Başkanlığımızdadır. Yapılacak bir araştırmanın, şaşırtıcı irtibatları ortaya çıkaracağı düşünülmektedir.

Bütün bu çete faaliyetlerini Susurluk olayı adıyla vasıflandırmaz ve topyekün ıslah projeleri ele alınmazsa, mahalli çetelerin ve kabadayıların devlete diklenecekleri zamanın çok uzakta olmadığını söylemek kehanet sayılmayacaktır.

¯¯-

Çetelerden söz edilirken Susurluk'la bağlantısı hiç kurulmayan bir diğer konudan, Çete denemese bile bir gruplaşmadan bahsetmekte zaruret vardır.

Baştan beri zikredilen olaylar, kişiler ve faaliyetleri müstakil veya birbirinden bağımsız işler olarak algılamak son derece yanıltıcıdır.

Tarlanın bir köşesinde beliren yabani otun diğer köşedeki yabani otla cins ve tür benzerliği olmayabilir. Çiftçinin tarlasını kaplayan yabani otları görüp bunların niçin belirdiğine şaşırması yerine tarlasını bakımsız bıraktığını kabullenmesi gerekir. Ülkede cereyan eden olaylarında, Güneydoğu'daki şartlardan etkilenip, kamu yönetimindeki tercihlerden beslendiği aşikârdır.

Bu tercihlerin müşahhas bir örneği kamu bankalarında görülmektedir.

Şekerbank menşeili bir grup bürokrat 1992 ve sonrasında kamu bankalarında yönetici olarak çalışmışlardır. Bu grup 1992 - 1996 döneminde bir aile holdinginde görülebilecek bir şekilde bankadan bankaya dolaştırılmışlardır.

Bu tablo ilk nazarda sadece ilgi çekicidir. Ve fazla yorum yapmaya imkân vermez. Ancak Nurettin Şenözlü'nün yasaların imkân vermemesine rağmen Yüksek Denetleme Kurulu'na önce üye, sonra da Başkan yapılmaya teşebbüs edilmesi ilgi çekicidir. Halkbank, Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Emlakbank, Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenmektedir. Böylece işlemler ve denetleme, aynı ekibin eline terkedilmiş olacaktı. Bankacılık işlemlerinde son beş yılda önemli problemler ortaya çıkmamış ise bu bürokratik tasarrufları kaygı ile değerlendirmek uygun olmazdı. Gerçekte ise son yıllarda, Kamu Bankalarında kaygı verici gelişmeler olmuştur. Kamu Bankaları belirli gruplara ve Holdinglere, firmalara ödeyebileceklerinden çok daha fazla krediler açmış, limitlerin zorlanması gündeme gelince off - shore Bankalar kredilendirmeye devam etmiş, bir çok firmaya leasing işlemleri yapılmış, bu da yetmemiş ve yurtdışı ortaklık olan Bankalardan krediler açılmıştır.

Bazı bankalar, belli sayıdaki firmanın bankası görünümü almış, plâsmanlar az sayıda firma üzerinde toplanmış, banka riski arttırılmış olmaktadır.

Banka limitlerinin zorlanması bir diğer işlemi gündeme getirmiştir. Türk Bankalarının verdiği teminat mektupları ile yurtdışı kredilere müracaat edilmiş ve on milyonlarca dolarlık krediler kullanılmıştır. Vadesi geldiğinde teminat mektuplarının çok büyük kısmı bankalarca ödenecektir.

Firma bazında verilecek sayısız örnek vardır. Meselâ Vakıflar Bankası plâsmanlarının büyük bölümünü az sayıdaki firmaya tahsis etmiştir.

Emlakbank, zararda olmasına, yüksek maliyetli konutlarını pazarlayamamasına rağmen konut üretimine devam etmiş, Banka zararı pahasına firmalar kârlarını sürdürmüşlerdir. Halkbank küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine yine belli firmalara yönelmiş, sayısız ve bankacılıkla telif edilmeyecek işlem yapmışlardır.

Bankalardan kamunun kaybının ne olduğu belli bile değildir. Kamu bankasından döviz olarak alınan kredi, piyasa rayicinin üzerindeki bir orandan yine aynı bankaya TL. mevduatı olarak yatırılmış, banka her iki noktadan zarara uğratılırken firma avantajına bilerek sebep olunmuştur.

Vakıfbank'tan libor + 2 ile kredi kullanan bir grup, kendi bankasında dövizi libor + 7 ile satmaktadır.

( RAPORDAKİ 99 NUMARALI SAYFA "DEVLET SIRRI" OLDUĞU GEREKÇESİYLE AÇIKLANMAMIŞTIR.)

ÖNCEKİ SAYFA

SONRAKİ SAYFA

 
KİTAPLAR
MAKALELER
SEÇMELER