Erol Toy'un "İmparator"u Üzerine...
Nasıl ki yıllar önce Doğan Avcıoğlu'nun Türkiye'nin Düzeni yapıtı elden ele dilden dile gezerdi, şimdi de Erol Toy'un İmparator'u öyle oldu.
Uzun süredir çevreden "okudun mu?", "okusana" uyarıları alıyordum. Yılın ilk günü elime aldım İmparator'u ve şaşırıp kaldım.
O denli gürültüye neden olan ve -Vehbi Koç'tan esinlenerek- tekelci sermayenin ipliğini pazara çıkardığı övgüleri alan kitap, bence koskoca bir balondu. "İmparator"ların dehaları ve üstün güçleri karşısında boyun eğmeyi, ülkemiz, toplumumuz ve bizim hakkımızda verecekleri kararları teslimiyetle kabullenmeyi koşullayan bu kitabın neresi ilericiydi acaba? Dahası, Hacı Bey'in ağzından bile olsa, "Aydın maydın dedikleriniz budur. İki satır yazınca hemen dünyayı yeniden kuracaklarını sanırlar. Oysa yaşamak ve yenmektir önemli olan. Sen enseni tokata uzat. Sonra da dayak yedim diye yaz" diyerek aydınlara karşı büyük bir küçümseme ve aşağılama sergiliyordu.
Toy'un İmparator'u, tam 12 Mart süreciyle özdeşleşen bir yapıdaydı. Ve bunu ayrımsamayıp onu baştacı yapıyorlardı. Mario Puzo'un Baba'sından öykündüğü o denli açıktı ki, Vehbi Koç'u Fehmi Çok, Hulki Alisbah'ı Suphi, Bernard Nahum'u Rober Şalom, Ford firmasını Lort firması yapması bile bunun ayrı bir göstergesiydi.
Çok'a, "Hatta Süleyman gibi, bir de Başbakan olsaydım, şu andaki tadı alamazdım ben. Çünkü, o bile yönetilendir" dedirtmek bir gerçeğin altını çizmekten öte, mali sermaye adına yığınları tehdit eden bir hava oluşturmaktaydı. TÜSİAD'ın kurulduğu, Ege Bölgesi Sanayi Odası'nın Başbakan Talu'ya muhtıra verdiği ve büyük sermaye kesiminin kurulacak hükümete ilişkin siyasal yeğlerini belirle-mek amacıyla otellerde açıkça toplantılar yaptıkları bir ortamda hele hele.
12 Mart sürecinden çıkılmaya yönelindiği, grev yasaklarının kalktığı, geniş kitlelerin demokrasi ve milli gelirden emeklerine yaraşan payı alma istemlerinin yükseldiği günlerde, İmraparator, büyük sermayenin başlıbaşına bir meydan okuma ve korkutma çıkışının romanlaştırılmış ifadesinden başka şey değildi. Onu ilerici bir yapıt sanmak, Türkiye'yi hâlâ yarı-feodal ilişkilerin bir toplumu sanan kafalara özgüydü belki. Hepsi o.