Doğan Avcıoğlu Üzerine...
Doğan Avcıoğlu'na göre, Türkiye'de doğru dürüst bir kapitalizm yoktu. İlk başlarda, ulusal ekonominin oluşması için, kapitalist üretim ilişkileri arasında yer alan bir ara model benimsenmişti. Ancak, devleti değil özel girişimi egemen kılan 1950'lerin anlayışıyla, yüksek üretim düzeyinde bir ulusal ekonomiye varmak olanaksızlaşmıştı. Bunun sonucunda işsizlik, açlık, çıplaklık, soğuk ve sefalet, sosyal yapı değişikliğini ve kent-köy ikileminin kalkmasını önlemişti. Atatürk devrimlerinin hedefi olan Batı uygarlığının temeli akılcı düşünce kitlelere yayılamamıştı. Yarı-feodal bir düzen egemendi ülkeye. Bunun çözümü, devletçilikteydi. Devletçilik,demokratik rejimin sadece bir biçimden ibaret kalmasını önleyecek, demokrasinin kitlelere malolmasını sağlayacak temel müdahale aracıydı. Planlı bir eğitim seferberliğine girişmek, Köy Enstitüleri'yle açılan yolu genişletmek, milyonlarca köylü ve işçi çocuğunu eğitim alanında ve ülke yönetiminde herkesle eşit olanaklara kavuşturmak, yetişkinlerin eğitimi yoluyla kitlelere yükselme fırsatı hazırlamak ancak bilinçli bir devletçilikle olasıydı. Sendikaların güçlendirilmesi, ağa'nın yerini örgütlenmiş çiftçinin ve kooperatifin almasını sağlayacak biçimde bir toprak reformunun gerçekleştirilmesi modern devletçiliğin ödeviydi. Bunlar da ancak devlet müdahalesi ile olurdu. Bunu somutlamak için, milliyetçi devrimciler ön planda rol oynamalıydı. Tanzimat'la birlikte, ülkenin yarı sömürge durumuna düşmesinden bu yana, bağımsız ve uygar bir vatan kurmak için milliyetçi devrimciler ön safta savaşmışlar, kahramanlık göstermişlerdi. Ama bağımsız ve uygar Türkiye ülküsüne hâlâ ulaşabilmiş değildik ve daha acısı, bugün böyle bir yolda değildik.
Bunca söze karşın, Avcıoğlu'nun ne günün ekonomik politikasını nasıl çözümlediğini ne de yarına ilişkin ne önerdiğini anlayabilmiş değildim. Üstelik "milliyetçi devrimci" kavramını algılamakta da zorlanıyordum. "Anti-emperyalist" olunduğu için mi "milliyetçi" olunuyordu? "Anti-emperyalist" olunmadan "devrimci" olunabilir miydi? Ona karşı-devrimci denmez miydi? Dahası, şu "milliyetçi devrimci"lik sözü, bana Hitler'in "milliyetçi toplumculuk"unu çağrıştırıyor ve kavramı hiç beğenmiyordum. Acuner ile konuşmalarımızda "sonra ne olacak"a eğilen ben, Avcıoğlu'nda da "sonra"ya ilişkin somut bir işaret göremiyordum.