EVREN'İN
BASIN TOPLANTISI...
(16
Eylül 1980)
Devlet
Başkanı Kenan Evren, 12 Eylül'den sonraki ilk basın toplantısını 16 Eylül'de
düzenledi.
Yerli
ve yabancı çok sayıda gazetecinin izlediği basın toplantısında Evren, "makul
bir sürede yasal düzenlemeleri tamamladıktan sonra sivil idareyi yeniden
tesis edeceklerini" bildirdi.
Evren
açıklamalarından sonra, önce yerli, daha sonra yabancı basın mensuplarının
sorularını cevaplandırdı.
Evren'in basın toplantısı ve gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar
şöyle:
Değerli Basın Mensupları,
Hepinizi en iyi duygularla
selamlıyorum.
Hür demokratik rejimlerde
basının ne büyük hizmetler gördüğü ve onun değerli mensuplarının demokrasinin
yaşamasına ne denli katkılarda bulundukları, demokrasi içinde yaşayan aklıselim
sahibi herkesin idraki içindedir. Bu inanç içinde size hitap etmekten kıvanç
duyuyorum.
Demokrasi rejimi, faziletler
rejimidir. Demokrasi fertten ferde faziletli insanların varlığı ile yaşar.
Demokrasinin bütün özgürlükleri ona inananlar içindir. Demokrasi rejimini
yıkmak, yerine başka bir rejim kurmak isteyenler, hele demokrasinin hak
ve hürriyetlerini kullanarak emellerine ulaşmak isterlerse, demokrasiye
inanmış milyonlarca faziletli insanın hak ve hürriyetleri nasıl korunacaktır
İşte bence meselenin esası
budur. Bilerek veya bilmeyerek anlaşılmayan birinci mesele budur.
Demokrasiye vücut veren bütün
kuruluşlar, demokrasi var diye, demokrasiyi yıkmak isteyenlere demokrasinin
hak ve hürriyetlerini vererek onları, faziletli vatandaşlara uygulanan
yasalardan nasıl faydalandırabilirler? Hal böyle olunca, terör ve anarşiye
karşı nasıl yasa yapılabilir? İşte bu yüzdendir ki, rejim kendi kendini
koruyacak yasalarla, bilerek veya bilmeyerek teçhiz edilememiştir. Bu yasalar
Meclislerde görüşülürken faziletli vatandaş düşünülmemiş, daima rejimi
yıkmak isteyenlerin demokratik hakları düşünülmüştür.
Türkiye’de de otuz yılı aşkın
bir süredir demokrasi rejimi vardır. Devletin temel yapısı, "Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir" inancı üzerine bina edilmiştir.
Yargı yetkisi millet adına
hür ve bağımsız yargı organlarına, yasama yetkisi milletin seçmiş olduğu
temsilcileri ile yine millet adına TBMM’ye verilmiştir.
Yürütme yine millet adına
TBMM içinden seçilmiş hükümetlerce yürütülür. Türkiye’nin temel düzeni
budur. Bütün bunlar Anayasamız ile düzenlenmiş bulunmakta ve de en önemlisi
Türk demokrasisi, Anayasanın dibacesinde belirtildiği gibi Atatürk inkılapları
bazına oturtulmuştur.
İşte, bilerek veya bilmeyerek
anlaşılmayan ikinci mesele de budur. Sanki Atatürk inkılapları bazı yokmuş
gibi davranarak, demokrasimizi bu raydan çıkarmak için yapılan bütün beyanlar,
gizli ve açık çalışmalar, demokrasiyi korumak için kurulmuş bütün anayasal
kuruluşlarca, daha başlangıçta karşı çıkılmamış, hatta suskunlukla adeta
teşvik edilmiş, en hafif deyimle müsamaha ve hoşgörü ile basiretler bağlanmıştır.
Her rejim, kendini fikren
savunacak sağlam muhafızlar ister. Rejimi topsuz, tüfeksiz korumanın esas
yolu budur.
Atatürk inkılapları tabanına
oturtulmuş Türk demokrasi rejimi maalesef kendi kendini savunacak Atatürkçü
görüşle teçhiz edilmiş yeni nesiller yetiştirilmesinde zaafa bilerek veya
bilmeyerek düşürülmüştür. İşte üçüncü önemli mesele budur.
İlkokullardan üniversitelere
kadar Atatürkçülük, diğer bir deyimle Kemalist öğretim yapılacağına ve
böyle ‘bir fikir üretileceğine tam aksine sağ, sol ve irticai fikirler
üretilmiştir. Bunları üretenler maalesef devlet kasasından maaş alan bir
kısım öğretmen ve profesörler olmuş, bu hal öyle bir durum yaratmıştır
ki, önce bu öğretmenler, profesörler bölünmüş, daha sonra en sevgili varlıklarımız
tertemiz çocuklarımız karşıt fikirlere ayrılmıştır. Birçok Atatürkçü ve
vatansever öğretmen ve profesörlerimizin sesleri duyulmaz olmuştur. Birçok
öğretmen bir yıl önce bize gelip, "Efendim biz okulda Atatürkçüyüz demeye
korkuyoruz, azınlıkta kaldık" demişlerdir.
Devletin gözü önünde Başkentte
bir öğretmen derneği kongresinde terörist odakların mücadele ve münakaşası
açıkça yapıldığı halde yetkili kuruluşlar "Bu hal nedir?" diyememiştir.
Böyle bir öğretim ve eğitim
ortamında biz nasıl demokrasiyi fikren koruyacak genç nesiller yetiştirebilirdik.
Şu halde "Büyük Atatürk’ün
Cumhuriyeti emanet edeceği gençlik yetiştirilememiştir" diyoruz ve inanıyoruz
ki, bu tespitimize 45 milyon Türk vatandaşı da katılmaktadır. Çünkü Türk
Silahlı Kuvvetleri Türk Milletinin bir parçasıdır ve onun en sadık evladıdır.
Yine demokrasi rejimlerinde
serbest olan dernek kurma hakkı kötüye kullanılmıştır. Binlerce dernek
esas kuruluş gayesinden ayrılarak rejim üzerinde fetva veren kuruluşlar
olup çıkmışlar, gizli veya açık demokrasiyi yıkma savaşına girişmişlerdir.
Çalışkan, masum, vatanın
yücelmesi için el emeği ve alınteri dökerek gece-gündüz çalışıp ailesini
geçindirmek, yarınını güvenceye almaktan başka bir .düşüncesi olmayan Türk
işçileri, birtakım ağalarca ellerine kızıl bayrak verilerek ve yabancıların
resmi tutuşturularak demokrasiyi yıkmak ve başka bir rejim istemek için
haince kullanılmışlardır.
Böylece vatansever işçilerimiz
de birkaç gruba bölünmüş, oynanmak istenen oyun perde perde oynanmıştır.
Bütün bunlar yetmiyormuş
gibi, bölünme yüzyıllardan beri kardeşçe yaşayan mezhep ve ırk ayrımına
götürülerek oyunun son perdesine gelinmek istenmiştir.
Yukarıdan beri ana hatları
ile izahına çalıştığım nedenlerdir ki, Türk Demokrasisini rayından çıkartmıştır
ve böylece bir rejim buhranı doğmuştur.
Bütün bu ve saymadığım daha
birçok tutum ve davranışlar karşısında bir kısım anayasal kuruluşlar ve
siyasi partiler gaflet uykusundan uyanmamışlar, sanki ortalık güllük gülistanlıkmış
gibi şahsi, zümrevi ve partici çekişmelerden ayrılmamışlar, adamsendecilik,
suskunluk ve umursamazlık içinde gerekli girişimlerde bulunmamışlardır.
Bir taraftan, bu yolda küçük bir beyanat veren çıksa, diğer taraf onu "Ara
rejim özleyenler var" diye tehdit etmiş, batacak gemide kendisinin de boğulacağını
hesaba katacak idrakten yoksun olduğunu göstermiştir.
Aziz Milletimiz, bütün bu
durumları acı içerisinde izlemiş, "Bu işin sonu ne olacak?" diye çaresizlik
içinde kalmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri tarih
boyunca daima devleti korumuştur. Büyük Atatürk’ün bize verdiği görev budur.
Aziz milletimizin isteği de budur. O daima, Silahlı Kuvvetlerini koruyucusu
olarak görür ve eli silah tutan evlatlarının güvencesi altında yaşar.
Rejim buhranını çözecek girişimlerin
olmaması bu işin başarılamaması üzerine, Türk Silahlı Kuvvetleri 8 ay evvel
bir uyarı mektubu ile endişelerini ve isteklerini demokrasiye yakışır bir
biçimde ilgililere bildirmişti. Ve de her vesile ile düşüncelerini açıklayarak
demokrasiyi kurtarmak için demokrasi içinde girişimlerini sürdürmüştür.
Ayrıca, devlet güvenliği
ile doğrudan ilgili bir anayasal kurul olan Milli Güvenlik Kurulu içinde
ayda bir uyarılara devam edilmiş, söylenecek her şey söylenmiştir.
Ne yazık ki, haftalar, aylar
geçmiş, derde deva olacak ne bir tedbir alınabilmiş, ne de büyük milli
meselede birlik ve beraberlik sağlanabilmiştir.
Bütün bu uyarıların etkisiz
kalması sonucu Türk Silahlı Kuvvetleri son çare olarak, Atatürk’ün verdiği
emaneti, yasaların verdiği görevi ve aziz milletinin isteğini yerine getirmiştir.
Kısaca söylemek gerekirse,
bu harekat Cumhuriyeti koruma ve kollama harekatıdır.
Bu harekat Silahlı Kuvvetlerin
ve aziz milletimizin tümünün istekleri doğrultusundadır. Bu noktayı özellikle
vurgulamak isterim. Bu, tarih kitaplarındaki bir darbe değildir. Bu harekat
demokrasiye indirilen darbeyi ortadan kaldırmak için Ordunun ve milletin
isteği doğrultusunda yapılmıştır.
Eğer bu müdahale yapılmasaydı,
bu gizli ve hain güçler Silahlı Kuvvetlere sızarak birkaç yılda onu da
bölme yoluna gideceklerdi.
Yıkıcı ve bölücü güçler büyük
milletimiz içinde itibar ve taraftar kazanamamışlardır. Birer halk çocuğu
olan bekçilerimizi, polislerimizi, askerlerimizi öldürmekle geride yetim
bıraktıkları çocukların feryadı, anaların ve babaların ıstırabı onların
halktan yana olmadıklarını göstermiştir. Güya halk için savaşıyorlarmış.
Diğer taraftan Konya olayları gericiliğin ne boyutlara ulaştığını göstermiştir.
Milletimizin bu olay karşısında gözleri açılmış tehlikeyi bütün boyutlarıyla
görmüştür.
Bir parti liderinin Çanakkale’deki
bir kongrede konuşmalarının dikkatle incelenmesi, taşıdıkları fikirlerin
ne olduğunu gösterecektir.
Buna benzer bugüne kadar
çok beyanlar oldu. Fakat savcılıkların her müracaatında ilgililer hakkında
dokunulmazlık kaldırılamadı. Peki ne olacak, bir parlamenter her seçimde
seçim kazansa, kanunları çiğneyip suç işlemesine rağmen hiçbir zaman mahkeme
karşısına çıkartılamayacak mı?
Demokratik ülkede anarşi,
bölücülük, terör, yıldırma, zorla para alma, vatandaşı baskı altında tutma
bu boyutlarda olabilir mi? Bu hale rejim daha ne kadar dayanabilir? Milletimiz
ortada devlet yok mu diye sormaz mı?
Herkes kendi hakkını korumaya
kalkarsa o memleket ne hale düşer?
Soruları uzatabiliriz.
Harekatın çok kısa bir zamanda
kansız bir şekilde başarılması, aziz milletimizin tümünün isteğinin bir
belirtisi ve milletimizin yıkıcı, bölücü ve genci çevrelere nefretinin
en açık ifadesidir.
Halkın yaşantısı normale
dönmüştür. Daha da iyileşmesi için bütün gayretler sarfedilecektir.
Bu harekatın amaçlarını şöyle
özetleyebilirim:
1. Milli
birliği korumak,
2. Anarşi ve terörü
önleyerek, can ve mal güvenliğini tesis etmek,
3. Devlet otoritesini
hakim kılmak ve korumak,
4. Sosyal barışı,
milli anlayış ve beraberliği sağlamak,
5. Sosyal adalete,
fendi hak ve hürriyete ve insan haklarına dayalı laik ve cumhuriyet rejimini
işlerli kılmak,
6. Ve nihayet makul
bir sürede yasal düzenlemeleri tamamladıktan sonra sivil idareyi yeniden
tesis etmektir.
Bu amaçlara ulaşmak için bize
yol gösterecek olan ışık her zaman olduğu gibi Atatürkçülük ve ilkeleridir.
Milli Güvenlik Konseyi demokratik
düzen ve rejimin şimdiye kadar sağlıklı bir biçimde işlemesine imkan vermeyen
tüm engelleri bir daha böyle bir müdahalenin yapılmasına lüzum bırakmayacak
şekilde kaldırmaya kararlıdır. Bunun için Anayasa, Seçim Kanunu, Partiler
Kanunu gibi mevcut kanunlarda bugünkü duruma gelmemize neden olan hükümler
ya değiştirilecek ya da yeni hükümler ilave edilecektir. Bunun yanısıra
anarşi ve terörü etkili bir şekilde önleyecek yargı organlarının kuvvetlendirilmesi
için gerekli kanunlar hazırlanacak ve Ceza Kanununda aksayan taraflar ıslah
edilecektir.
Özgürlük veya bağımsızlık
adı altında anarşinin ne okullarda, ne üniversitelerde, ne de sendikalarda
serpilip boy atmasına imkan verilmeyecektir.
Yetkili, sorumlu, yeterli
vatandaşın hakkına saygılı işleyebilen, demokratik, sosyal hukuk düzeni
gerçekleştirilecektir. Bu düzene, kısa sürede aşamalarla varılacaktır.
Malumunuz olduğu gibi, halen
yasama yetkilerini kullanan bir Güvenlik Konseyi vardır. Yürütme organı
olarak başkanlığımda Bakan yetkilerine sahip müsteşarlardan oluşan bir
kurul faaliyettedir. Bu hafta içinde Bakanlar Kurulu teşkil edilecektir.
Bir geçici Anayasa hazırlanacak
ve müteakiben Kurucu Meclis kurulacaktır.
Türk ekonomisinin büyük sıkıntılar
içinde olduğu, enflasyonun arttığı, sanayimizin tam işleyememesi sonunda
üretimde düşüşler ve istikrarsızlık olduğu bilinmektedir. Memleketimizi
düştüğü bu ekonomik bunalımdan kurtarmak, halkımızın sıkıntılarını hafifletmek,
ekonomik gelişmeyi sağlayarak artan işgücüne yeni iş sahaları açmak amacıyla
uygulanan istikrar programı yürütülecektir. Ekonominin tabii kanunlar içinde
çalışması kolaylaştırılarak sosyal amaçlara bir an evvel ulaşılacaktır.
Türkiye’nin uyguladığı ekonomik
istikrar programının OECD ülkeleri ve milletlerarası ekonomik ve finans
kuruluşlarınca desteklenmesi sağlanacaktır.
Ülkemizin kısa sürede ekonomik
buhrandan çıkması için gerekli yasal düzenlemeler süratle ele alınacaktır.
Bunların çözümlenmesinde, alınacak bütün ekonomik tedbirlerin üzerinde
milletimizin ferden ve bütün olarak göstereceği sabır, metanet ve fedakarlık
başlıca güvencemiz olacaktır.
Değerli Basın Mensupları,
Bütün öğretmen, memur ve
diğer görevliler, işçi ve işverenlerin vazife şuuruna sahip sorumlu kişiler
olarak vatanseverlik, milli beraberlik ve kardeşlik duyguları içinde birbirinin
haklarına karşılıklı saygılı olarak görevlerine devam etmeleri sağlanacaktır.
Devlet hizmetlerinde bulunan
görevlilerin, tarafsız ve adil olması önemli bir ilkedir. Bu ilkenin uygulanmasını
önleyen, bu ilke. ye aykırı olan bütün tertiplere ve kuruluşlara müsaade
edilmeyecek ve gerekli olan yasal işlemler yapılacaktır.
Muhtelif ve bilhassa ideolojik
sebeplerle kopma noktasına gelen işçi ve işveren ilişkileri, işçinin haklarını
koruyan ve işveren hakkına saygılı bir anlayışla yeniden düzenlenecektir.
İşyerlerindeki barışın, işçinin
sosyal ve ekonomik haklarını güvenilir bir biçimde sağlaması yanında, üretim
ve verimin artmasını da sağlayarak tüm Türk Ulusunun yararına olacağına
inanıyoruz.
Kıymetli Basın Mensupları,
Yeni yönetim, her alanda
olduğu gibi dış politika alanında da Atatürk ilkeleri uyarınca, Türk Milletinin
temel özlemleri doğrultusunda ve yine Atatürk’ün "Yurtta sulh, cihanda
sulh" deyiminde ifadesini bulan, barışçı bir dış politika izleyecektir.
Türkiye, bütün ülkelerle
ilişkilerinde Birleşmiş Milletler Yasası’nda yer alan bağımsızlık, egemenlik,
toprak bütünlüğüne saygı, iç işlerine karışmamak ve hak eşitliği ilkelerini
esas alacaktır. Kendisi bu ilkelere riayet göstereceği gibi, başka ülkelerin
de anılan ilkelere uymalarını titizlikle gözetecektir. Türkiye’ye, Türkiye’nin
toprak ve ulus bütünlüğüne ve Türk vatandaşlarına yöneltilebilecek her
türlü tecavüz ve tehdide de karşı konulacaktır.
Türkiye dünya ve bölge barışına
elinden geldiği ölçüde katkıda bulunmak yolundaki geleneksel siyasetini
sürdürecektir. Bu siyaset çerçevesinde bugünkü uluslararası koşulların
gereği olduğuna inandığı yumuşama sürecini de destekleyecektir.
Türkiye’nin güvenlik, politik
ve ekonomik alanlarda taraf olduğu ikili ve çok taraflı bütün antlaşmalar
geçerliliğini koruyacak ve Türkiye bunlardan doğan yükümlülüklerini karşılıklılık
ilkesi uyarınca yerine getirmeye devam edecektir.
NATO ittifakı ile ilişkilerimiz
sürdürülecektir. Bu ittifakın uluslararası barış ve güvenliğin korunması
için önemini devam ettirdiğine kaniim.
AET ve Avrupa Konseyi ve
demokrasiye bağlı ülkelerin üyesi bulunduğu diğer kuruluşlarla ilişkilerimiz
ve işbirliğimiz devam edecektir.
Bu çok taraflı ilişiklere
muvazi olarak, Amerika Birleşik Devletleri, Dokuzlar ve diğer Batılı ülkelerle
ikili düzeydeki .ilişkilerimizi geliştirme yolunda çabalarımız sürdürülecektir.
Kendileriyle tarihi ve geleneksel
bağlarımız olan İslam ülkeleri ile ilişkilerimizin her alanda dostluk ve
kardeşlik anlayışı içinde geliştirilip güçlenmesine özen gösterilecektir.
Bütün komşularımızla iyi ilişikler ve verimli bir işbirliği geliştirmek
en samimi arzumuzdur. Sovyetler Birliği, dünyada barış ve güvenliğin muhafazasında
ve güçlendirilmesinde büyük sorumluluğu bulunan bir devlet olarak komşularımız
arasında özel bir yere sahiptir.
Yunanistan ile aramızda süregelen
bütün sorunların, iyi niyetli ve yapıcı bir yaklaşım içinde, ikili müzakereler
yoluyla adil çözümlere kavuşturulabileceği görüşündeyiz.
Kıbrıs sorununa gelince,
bu anlaşmazlığın Ada’daki iki toplum liderleri arasında varılmış mutabakatlar
çerçevesinde ve toplumlararası görüşmeler yöntemiyle sonuca ulaşmasını
temenni ediyoruz.
Aziz Basın Mensupları,
Memleketin ve milletin yüce
menfaatlerini daima her şeyin üstünde tutmuş olan Türk Silahlı Kuvvetleri,
bu tarihi görevini tamamladıktan sonra, her zamanki vekar ve vazife aşkı
ile, bütünüyle asil vazifesi olan vatan savunmasına dönecektir.
Türk Silahlı Kuvvetleri,
bu kere üzerine aldığı bu görev nedeniyle kuvvet ve kudretinden asla hiçbir
şekilde zaafa uğramış değildir. Etkili bir biçimde vazifesi başındadır.
Harekatın ilk anından itibaren
bütün vatandaşlarımızın Milli Güvenlik Konseyi’nin emir ve bildirilerine
uymakta gösterdiği büyük anlayış, soğukkanlı davranış, milletimize güvende
ne derece haklı olduğumuzun bariz delillerinden birini teşkil etmiştir.
Bunun için huzurunuzda yüce Türk Milletine bu güç anlarda gösterdiği yurtseverlik
ve anlayış için bir kere daha, şahsım ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına
şükranlarımı ifade etmeyi zevkli bir borç bilirim.
Hepinize teşekkür ederim.
YERLİ BASIN MENSUPLARININ
SORULARI VE CEVAPLAR
Soru : Geçici Anayasa
ve Kurucu Meclis için acaba bir tarih, bir süre verebilir misiniz?
Cevap :Takdir edersiniz
ki, bu konularda, kat’i tarih vermek, hem sizi hem de vatandaşlarımı yanıltabilir.
Ama şuna bilhassa emin olunuz ki, Türk Silahlı Kuvvetleri, demin işaret
ettiğim gibi, uzun süre bu vazifeyi üstlenmek ve asli vazifesinden ayrılmak
niyetinde değildir. Mümkün olabilen en kısa sürede bunların yapılması için
elden gelen bütün gayretler sarfedilecektir.
Soru : Güvence altında
bulunan siyasi parti liderlerinin siyasal gelecekleri hakkında bir şey
söyleyebilir misiniz?
Cevap : İlk günkü
konuşmamda da ifade etmiştim zannediyorum ve demiştim ki, «Şimdilik bütün
siyasi partilerin faaliyetleri durdurulmuştur». Kapatılmıştır demedim,
durdurulmuştur. «Seçim Kanunu, Partiler Kanunu ve Anayasa hazırlandıktan
sonra, seçimlere gidilecek zamandan muayyen bir süre evvel, onların hazırlıklarını
yapabilecekleri kadar bir süre önce parti faaliyetlerine müsaade edilecektir»
demiştim. Parti liderlerinin durumuna gelince, onların güvenceleri için
bu yola başvurulmuştur. Kendileri gözaltında değildir. Orada serbest olarak
dolaşmaktadırlar, bulundukları mahalde.
Ancak, bu ortam içerisinde
Ankara’da bulunmaları, kendilerinin güvenlikleri bakımından bazı mahzurlar
doğurabilir. İlk günün heyecanı ile vaktiyle yapılan bazı çirkin hareketlere
tevessül edilebilir. Bunun için ortam yatışıncaya kadar kendilerinin böyle
bir yerde kalmalarını uygun gördük, ama onları da çok kısa bir zamanda
tekrar yerlerine, evlerine iade edeceğimizi söyleyebilirim. Ama bunun hakkında
kati bir tarih veremem.
Her gün bütün Türkiye’nin,
bütün yurdun dört köşesinden haberler alıyoruz. Daha sakin ve normal bir
düzene geçtiğimiz zaman onları Ankara’ya getirteceğiz.
Soru : Uygulanan ekonomik
istikrar programının, sizin de işaret ettiğiniz gibi enflasyonu hızlandırdığı,
üretimin düşmesi ile aksayan bazı sonuçları oldu. Acaba Milli Güvenlik
Konseyi, programı aynen uygulayacak mı? Yoksa bu aksayan yönlerini yeniden
gözden geçirecek mi?
Cevap : Bir program
tespit edilmiş ve bir yola girilmiş. Bu yolda yürünüyor. Bu yolda çıkacak
ufak tefek engellerin aşılması için gayret sarfedilecek. Ama büyük bir
engel, karşımıza büyük bir duvar çıkmadığı sürece bu ekonomik programdan
ayrılmayacağız. Ve alınan bu tedbirlerin aksayan tarafları olursa, bunların
giderilmesi için her türlü gayret sarfedilecek.
Soru : Milli Güvenlik
Konseyi’nin beş üyesinin yemin etmelerine ilişkin haberler vardı basında.
Bu yemin hangi yemin olacak? Bir parlamenter yemini olacağını zannetmiyorum.
Yeminin şekli ve amacını, nedenini söyleyebilir misiniz?
Cevap : Her halde
onu siz de göreceksiniz, duyacaksınız. Şimdi yanımda olmadığı için okuyamayacağım.
Tabii parlamentoda yapılan yemine benzer bir yemin olacak. Tabii, aynı
olmayacak.
Soru : Ne gün yemin
töreni efendim?
Cevap : Perşembe günü.
Soru : Cumhurbaşkanı
seçimi turlarının mevcut sistemde aksadığı görüldü. Yeni bir anayasa hazırlanacağı
veya Anayasanın aksayan yönleri düzeltileceğine göre, cumhurbaşkanı seçiminin
süratle yapılmasını sağlayacak yeni bir düzenleme söz konusu mudur?
Cevap : Çok iyi bir
noktaya temas ettiniz. Demokratik ülkelerde biliyorsunuz, cumhurbaşkanlığı
seçimi, vaktiyle bizde olduğu gibi tıkanmış ama her ülke buna çare bulmuş.
Bizde bu çare maalesef bulunamamış. Çünkü iyiniyete dayanılarak yapılmış,
ama her şeyde iyi niyet kafi gelmiyor. Bazı müeyyidelerin konması lazım.
Yakında biliyorsunuz, Yunanistan’da bir seçim yapıldı ve üç oturumda eğer
seçilemezse, meclis feshediliyordu. Buna benzer, bunun aynı demiyorum ama
bir usul getirilmek suretiyle cumhurbaşkanlığı seçiminin böyle uzun süre
bekletilmeden kısa zamanda yapılmasını sağlayacak kanuni tedbirler alacağız.
Ayrıca, Milletvekillerinin de istedikleri zaman Meclise gelip istedikleri
zaman gitmeleri veya yoklamada bulunduktan sonra ayrılıp gitmeleri gibi
üzücü ve milletin nazarında hoş görülmeyen kısımları düzenleyecek tedbirleri
de almak niyetindeyiz.
Soru : Bazı liderler
hakkında suç duyuruları ve kanıtları olduğu öne sürülüyor. Bu konuda ne
dersiniz?
Cevap : Biz bu suç
kanıtlarında hiç kimseyi ayrı tutmadık Kanun nazarında biliyorsunuz herkes
eşittir. Eğer her hangi bir parti lideri bu suçu işlemişse, elbette kanun
karşısında o da hesabını vermek zorundadır. O bakımdan bir ayırım yapmadık.
Soru : İlkokullar
açıldı. Orta dereceli okullar öğrenime başlamak üzere. Acaba öğretmenlerin
tüm., çocuklara aşıladıkları fikirleri yeniden aşılamamaları için bir önlem
alınacak mı? Aynı öğretmenler görevlerine devam edecekler mi?
Cevap : Halen mevcut
öğretmenlerimiz, bundan evvelki dönemlerde Olduğu gibi aşırı uçların birer
maşası olmadıkça ve Atatürk ilkeleri doğrultusunda görev yaptıkça hiç kimseye
bir şey yapılmayacaktır. Vaktiyle suç işlemişler hariç. Bunların içerisinde
maalesef terörist olanlar da çıkmıştır. Terör odaklarına yataklık yapanlar
da.. Elbette bunlar hakkında işlem yapılacak. Fakat, falan derneğe üyedir,
•derneğe kayıtlıdır da diyerek kimseye birşey yapacak değiliz. Yeter ki
suç işlemiş olmasın. Zaten dernekler kapatıldığına göre, bu da mevzubahis
olamaz. O bakımdan, öğretmenlerimizin çoğunluğunun tertemiz olduğuna hepimiz
inanıyoruz. Hepimizi yetiştiren onlardır. Ve ne zaman görsek ellerini öperiz,
bizi yetiştirdikleri için. Ama buna layık oldukları sürece... Elbette onlar
görevlerinin başında kalabilir. Buna layık olmadığı sürece de bu tertemiz
çocuklarımızı zehirlemelerine, aşılamalarına da fırsat vermeyeceğiz.
Soru : Kurucu Meclis
nasıl oluşturulacak? Kurucu Meclise hangi kuruluşlardan ne şekilde üye
seçilecek? Bu konuda bir çalışma var mı?
Cevap : Kurucu Meclis
seçimi için ilkeleri tespit etmekteyiz. Ve biter bitmez, bu ilkelerin tespiti
biter bitmez, hem kamuoyuna, hem de kıymetli ,basınımıza açıklanacaktır.
Ama şu anda Kurucu Meclis üyeleri şu tarzda seçilecektir, buralardan üye
alınacaktır gibi henüz bir karara varmış değiliz. Bunların üzerindeki çalışmalarımız
sürdürülmektedir. Demin de ifade ettiğim gibi bitince sizlere tabii muhakkak
bilgi vereceğiz.
Soru : Sözlerinizden
devri sabık yaratmayacağınız izlenimi aldım. Yanılıyor muyum?
Cevap : Devri sabık
demeyelim de buna, o tabiri kullanmayalım da, geçmiş dönemlerde memleketin
bu hale gelmesi için gösterilen geniş müsamaha, kanunları uygulamama ve
adamsendecilikten memleketi kurtaracağız.
Soru : Ülkenin normal
demokratik düzene geçebilmesi için yapılması gereken çalışmalarınız sizce
ne kadar süre içinde tamamlanabilir? Türkiye’deki bu hareket çeşitli komşularımız
tarafından ne şekilde karşılanmıştır? Özellikle İran'ın bu konudaki tutumu
nedir?
Cevap : Zannediyorum
Ve bundan evvelki konuşmamda da değinmiştim. Bu normal düzene ne zaman
geçeceğiz konusunda, böyle bir takvim yaparak, bir binanın yapılmasında
olduğu gibi, filan güne kadar, filan katta beton dökülecek, filan günü
demiri döşenecek gibi bir program yapmanın mümkün olmadığını takdir edersiniz.
Onun için normal düzene geçiş konusunda mümkün olan en kısa sürede dedim.
En kısa sürede geçeceğiz.
Bu hareketin komşularımız
üzerinde bıraktığı intibaa gelince; gerek dünya devletlerinde gerek komşularımızda
büyük bir tepki görülmedi. Bunu anlayışla karşıladıklarını zannediyorum.
Çünkü bu bizim iç meselemizdir. Ve bu iç meselemizden dolayı da dış politikamızı
değiştirecek değiliz. Gelmiş geçmiş bütün hükümetler devrinde sürdürülen
dış politikamız yine devam edecektir.
Dostumuz ve komşumuz İran’a
gelince; İran ile ilişkilerimiz tarih boyunca daima en iyi şekilde devam
etmiştir. Ve yine hepimizin bileceği gibi Iran Devrimini biz, İran’ın bir
iç işi olarak kabul ettik ve onlarla ilişiklerimizde hiç bir aksaklığa
meydan vermeden, elimizden gelen bütün yardımları yapma çabası içinde bulunduk.
Dost İran’ın da bizim bu
hareketimizi, Cumhuriyeti koruma ve kollama hareketimizi olgunlukla ve
anlayışla karşılayacağına inanıyoruz.
Soru : Kurucu Meclis
kurulacağından bahsettiniz. Burada Anayasa, Seçim Kanunu, Partiler Yasası
gibi ana kanunların da değiştirileceğini veya yeniden yapılacağını beyan
buyurdunuz. Acaba bu yasaları, kurulacak olan Kurucu Meclis mi yapacaktır,
yoksa Kurucu Meclis kurulup da bu yasalar da yapılmış ve tarafınızdan ilan
edilmiş olacak mıdır?
Cevap : Elbette Kurucu
Meclis kurulduktan sonra yapılacaktır. Çünkü, Kurucu Meclisten evvel Seçim
Kanunu, Partiler Kanunu ve Anayasayı hazırlamış olsaydık, Kurucu Meclise
zaten gerek kalmazdı. O zaman doğrudan doğruya seçimlere giderdik. Mesele
kalmazdı. Onun için Kurucu Meclisten sonra bunu yapacağız.
YABANCI BASIN MENSUPLARININ
SORULARI VE CEVAPLAR
Soru : Türk-Yunan
ilişkilerinin şimdiki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Geleceği hakkında
ne düşünüyorsunuz?
Cevap : Çok yakın
komşumuz ve dostumuz, aynı ittifak içinde bulunduğumuz Yunanistan’la ilişkilerimizde
bazı kopukluklar olmuştur. Bundan evvelki hükümetler döneminde de bu kopuklukların
giderilmesi için Türkiye iyi niyetle daima yaklaşımda bulunmuştur.
Bizim dönemimizde de Türk-Yunan
ilişkilerinin daha iyiye gitmesi ve Yunanistan’ın NATO ittifakına dönmesi
için her türlü gayret gösterilecek, ama bu gayretin dostumuz, komşumuz
Yunanistan tarafından da aynı şekilde gösterilmesini ümit etmek istiyoruz.
Soru : Sayın General,
Milli Güvenlik Konseyi’nin herhangi bir üyesi ya da Genelkurmay’dan herhangi
bir kişi bu hareketi yapmadan önce Birleşik Amerika ile istişarede bulundu
mu?
Cevap : Sureti katiyede
hayır. Ancak, bu soruyu niçin sorduğunuzu biliyorum. ABD’nin buradaki Yardım
Kurulu Temsilcilerinden aldığı bir haber üzerine, ABD’deki bazı ajanslarda,
Türkiye’deki bu harekatın başladığı, erken saatlerde verildi. Buna istinaden
bizde, böyle bir haberin onlara aktarıldığı izlenimi doğdu, daima bunlar
soruldu.
Bu hareketi ilgililerden
başka kimse bilmiyordu Hatta şunu söyleyebilirim, eşlerimiz ve çocuklarımız
dahi bundan habersizdi. Diyecekler ki, "Pekala nasıl haber aldılar?" Amerikan
Yardım Kurulu Başkanlığı’nın bulunduğu binanın yakınına 11 Eylül akşamı
tank birlikleri gelince, bundan şüphelenmiş olabilirler. Nitekim, bu şüphelenmeden
mütevellit "Bu tanklar buraya niye geldi" diye de sordular. Biz de "Bir
tatbikatımız var, NATO tatbikatı başladı, bugün 11’inde başladı, onun için
geldi." diye kendilerine bilgi verdik. "Merak etmeyin, bu bir tatbikattır,
tatbikat dolayısıyla geldi." dedik. Verilen haber budur. Yoksa böyle bir
harekatın yapılacağı hiçbir zaman kendilerine duyurulmamıştır, harekat
başlamadan evvel.
Soru : Sayın General,
demokrasiye ne zaman döneceksiniz?
Cevap : Demokrasiye
dönüş için demin arkadaşlarım da sordular "Bir tarih verebilir misiniz?"
diye. Zaten biz demokrasiyi ortadan kaldırmış değiliz. Bunu burada bilhassa
belirtmek isterim. İşlemeyen demokrasiyi, bozulmuş demokrasiyi tekrar demokrasinin
diğer kaideleriyle birlikte getirmek için bu harekatı yapmak zorunda kaldık.
Eğer tarihimizi tetkik ederlerse, görürler ki, Türk Silahlı Kuvvetleri
Türkiye’de daima demokrasinin kuvvetlenmesi için girişimlerde bulunmuştur.
Aksi hareketi yoktur.
Demokrasi demek, her isteyenin
her istediğini yapabilmesi demek değildir. Bunu herhalde kabul ederler.
Biz o hale dönmüştük.
Soru : Özetlemeniz
mümkün mü? Yönetiminiz terör ve şiddet konusunda ne gibi önlemler almayı
düşünüyor? İktisadi konularda ne gibi önlemler almayı düşünüyor? Ve ayrıca
sivil bir hükümet kurmayı düşünüyor musunuz?
Cevap : Türkiye’de
bulunan vatandaşların en çok mutazarrır oldukları, en çok şikayet ettikleri
husus anarşi ve terör olaylarıdır. Bu terör ile mücadelede normal ve sulh
zamanına göre hazırlanmış kanunlar ile mücadele etmenin güçlüğü ortaya
çıktı. Bunlarla mücadele için yapılması lazım gelen, kanunlarda yapılması
lazım gelen değişiklikleri biz defalarca hükümete, parlamentoya ve Cumhurbaşkanı’na
ilettik. Bunlarla mücadele için kanunlarda çeşitli düzenlemeleri yapacağız
ve aynı zamanda mahkemelerin işleyişine hız getirecek tedbirleri alacağız.
İzleyeceğimiz ekonomik politika
için bir soru sordular. Zannediyorum, şimdi okuduğum metinde de ve biraz
evvelki arkadaşımın sorduğu soruda da bu vardı. Şimdi izlenmekte olan ekonomik
politika aynen yürütülecektir.
Sivil idareye geçişe gelince;
bunu da yine bir arkadaşım sormuştu. Sivil idareye geçiş için şimdi bir
zaman vermem mümkün değil. En kısa zamanda yapılması ve Silahlı Kuvvetlerimizin
asli görevine tekrar dönmesi için her türlü gayret sarfedilecektir. Bu
hafta içerisinde hükümeti teşkil ederek yürütme görevini ona devredeceğiz.
Soru : Türk ekonomisinin
büyük güçlükler içinde bulunduğunu belirttiniz. Bilinmektedir ki, ulusal
bütçenin üçte biri Silahlı Kuvvetlere harcanmaktadır, bu yönde bir kısıntı
yapmayı düşünüyor musunuz?
Cevap : Doğrudur,
üçte biri değil ama ona yakındır. Bütçenin büyük bir kısmının Silahlı Kuvvetlere
gittiği doğrudur. Ama bizim stratejik konumumuzu gözönüne getirirseniz,
bu kadar büyük ordu bulundurmamızın zaruretine herhalde siz de inanırsınız.
Eğer Silahlı Kuvvetler modernize edilir, modern silah ve malzeme ile teçhiz
edilirse, elbette daha kudretli ve kuvvetli bir ordu çok daha küçük bırakılmak
suretiyle görevini yapabilir.
Silahlı Kuvvetleri azaltmadan,
her sahada olduğu gibi diğer bütün sahalarda olduğu gibi Silahlı Kuvvetlerin
diğer bölümlerinde de tasarrufa azami riayet edilecek. Binaenaleyh bu sıkıntıdan
çıkmamız için elden gelen bütün gayret sarfedilecektir. Nerelerden bu tasarrufun
yapılabileceğini, bütün sektörleri taramak suretiyle çıkaracağız ve her
sahada tek vatandaştan en büyük kuruluşa kadar her türlü tasarrufa riayet
edilmesini sağlayacağız.
|